Dinler Tarihi
Hz. Peygamber’in Önceki Kutsal Kitaplarda Müjdelenmesi – Prof. Dr. Ahmet GÜÇ
Prof. Dr. Ahmet GÜÇ
Uludağ Ünv. İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi
Genel olarak Hz. Muhammed’in nübüvvetini, özel olarak da önceki kutsal kitaplarda O’nun (sav) peygamberliğini müjdeleyen metinler “Beşâiru’n-Nübüvve” terimiyle ifade edilmektedir. Beşâir, “sevinmek ve sevindirmek” anlamındaki “beşr” kökünden türeyen ve “sevindirici haber, müjde” manasına gelen “bişâre”nin çoğuludur. Beşâir’n-nübüvve tamlamasındaki “nübüvve”den maksat da özel olarak Hz. Muhammed’in peygamberliğidir. Buna göre Beşâiru’n-nübüvve, “Hz. Muhammed’in peygamberliğini haber veren, O’nun (sav) hak peygamber olduğunu doğrulayıp belgeleyen çeşitli olaylar, mucizeler ve haberler” anlamına gelir. Beşâiru’n-nübüvve daha çok, ilk devirlerden itibaren Hz. Muhammed’in nübüvvetini reddeden Ehl-i kitaba karşı Müslüman âlimlerin ortaya koyduğu delillerin başında yer alan ve Hz. Muhammed’in nübüvvetinin önceki ilahi kitaplarda da söz konusu edilip haber verildiğini belgeleyen metinler için kullanılagelmiştir. Dinler tarihi araştırmaları da göstermiştir ki başta Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi ilahi kaynaklı dinler olmak üzere, Kuzey Amerika kıtası yerli kavimleri de dâhil olmak üzere ilkel kabile dinleriyle eski Mısır, İran ve Çin dinlerinde, Hinduizm ve Budizm’de ileride geleceği kabul edilen bir kurtarıcı (Mesih, mehdi) inancı mevcuttur.
Kur’ân-ı Kerim’de vahye dayalı oldukları açıkça bildirilenler dışındaki dinlerden her birinin ilahi kaynakla ilişkisi, vahiy unsuru taşıyıp taşımadığı, özellikle bu dinlerdeki “kurtarıcı” inancıyla bu kurtarıcının Hz. Muhammed olduğunu güçlü bir şekilde hatırlatan bilgilerin nereden kaynaklandığı tam olarak bilinmediği gibi, Kur’ân-ı Kerim’in Hz. Muhammed veya O’nun (sav) dini hakkında haberler bulunduğuna işaret ettiği “eskilerin kitapları” ifadesinden (Şuarâ Sûresi; 26/196) Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitapları dışındaki eski dini metinlerin de kastedilip edilmediği de belli değildir. Ancak, en eski dönemlerden itibaren hemen bütün dinlerde bir kurtarıcı müjdesinin bulunduğu tarihi bir gerçektir. Nitekim Zerdüşt dininin kutsal kitabı olan Zend-Avesta’da Saoşyant adında birinin geleceği, bütün insanlara rehberlik edip onları ıslah edeceği ve putları kıracağı müjdelenmiştir (Muhammed Hamidullah, Le Saint Coran, Paris 1989, s. 375). Saoşyant kelimesi “âlemlere rahmet” anlamına gelmektedir. Kur’ân-ı Kerim’in bildirdiğine göre Hz. Muhammed de âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir (Enbiya Sûresi; 21/107). Dolayısıyla müfessirler, Zerdüşt’ün müjdelediği bu kişinin Hz. Muhammed olduğunu belirtmişlerdir.
Hint kutsal kitaplarından Veda ve Puranalar’da çölden “övülmüş” (Muhammed) adında bir bilgenin çıkacağı, “araba”sının semâya ulaşacağı (mi’rac), büyük zaferlerden birini 300 (Bedir Savaşı), birini de 10.000 kişiyle (Mekke’nin fethi) kazanacağı bildirilmiştir. Kalnki Purana’da ise babasına “Allah’ın kulu” (Abdullah), annesine “güvenilir” (Âmine) denileceği, bir kum diyarında dünyaya geleceği ve doğduğu şehrin kuzeyine sığınacağı (Medine’ye hicret) belirtilmiştir (M. Hamidullah, s. 375).
Diğer taraftan, Hindistan’ın ünlü yazarlarından ve Sanskritçe uzmanı da olan Prof. Dr. Pundit Vaid Prakash tarafından kaleme alınan ve “The Last Kalki Autar” adıyla basılan kitapta, Hint kutsal kitaplarında haber verilen ve “Son Peygamber” manasına gelen “Last Kalki Autar”ın Hz. Muhammed’in bizzat kendisi olduğu vurgulanmıştır. Prof. Prakash, kitabında, Hint kutsal metinlerinin üzerinden uzun zaman geçmesine, üzerlerinde yorum ve değişiklikler yapılmasına rağmen hala bazı hakikatleri içerdiklerini kaydetmiştir. Prakash, Hintlilerin kutsal kitapları Vedalar, Upanişadlar ve Puranalar’da Hz. Muhammed’in adının ve özelliklerinin çok açık bir şekilde geçtiğini açıklamıştır. Kitabında konu ile ilgili daha onlarca örnek zikreden Prakash, Hintlilerin hala bekledikleri son “Kalki Autar”ın Hz. Muhammed’den başkası olamayacağını iddia etmektedir.
Prakash’a göre “Kalki Autar”ın Hz. Muhammed’e işaret ettiğini gösteren delillerden bazıları şöyledir: 1. Vedalarda “Kalki Autar”ın son peygamber olduğu, Bhagwan’ın (Allah) Resûlü olduğu ve tüm insanlığa gönderileceği haber verilmiştir. 2. Keza Vedalar, Upanişadlar ve Puranalar’a göre son peygamber çölün hâkim olduğu bir yarımadada dünyaya gelecektir. 3. Yine Hint kutsal metinlerine göre “Son Kalki Autar”ın babasının adı “Vishnu-bhagat”, annesinin adı da “Somanib” olacaktır. Sanskritçe bir sözcük olan “Vishnu” “Allah” ve “Bhagat” da “Köle-kul” manasına gelmektedir. Buna göre “Vishnu-bhagat” Arapça’da “Abdullah” anlamına gelmektedir. Yine Sanskritçe bir kelime olan “Somanib” ise, “barış içinde huzurlu, sakin” manasına gelmektedir. Bu da Arapça’da “Âmine” ismine tekabül etmektedir. 4. Hintlilerin kutsal metinlerinde “Son Kalki Autar”ın hurmalıkların bol olduğu bir yerde yaşayacağına ve herkes tarafından sözüne güvenilir ve emin bir şahsiyet olacağına da işaret edilmiştir. Bu bakımdan Prof. Prakash, bunların Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu doğruladığını kaydetmiştir. 5. Vedalar’da “Kalki Autar”ın, bulunduğu bölgede soylu ve saygı gösterilen bir kabile içinde dünyaya geleceği de haber verilmiştir. Hz. Muhammed de Arap yarımadasında saygı gösterilen ve soylu bir kabile olan “Kureyş” kabilesinde dünyaya gelmiştir. 6. “Kalki Autar”a ilk vahyin bir mağarada Bhagwan’ın (Allah) çok özel bir elçisi tarafından getirileceği bildirilmiştir. Nitekim Hz. Muhammed’e de ilk vahiy Hira mağarasında Allah’ın elçisi Cebrâil tarafından getirilmiştir. 7. Hint kutsal metinlerinde ayrıca “Kalki Autar”ın Bhagwan’ın (Allah) ona göndereceği çok süratli özel bir at ile dünyanın etrafını dolaşacağı ve yedi kat göğe yükseleceği haber verilmiştir. Burada da Hz. Muhammed’in mirac olayı ve bir Burak ile göğe yükseltilişi anlatılmak istenmiştir. 8. Hint kutsal metinlerinde “Kalki Autar”ın Bhagwan (Allah) tarafından destekleneceği ve özel elçilerinin ona savaşta destek vereceğine de vurgu yapılmıştır. Prof. Prakash, bu ifadelere de özellikle Bedir Savaşını örnek olarak göstermiştir. 9. Hint kutsal metinlerinde bunların yanı sıra, “Kalki Autar”ın çok iyi at, ok ve kılıç kullanıcı olduğuna da işaret edilmiştir.
Prof. Prakash tarafından kaleme alınan söz konusu kitabın bir benzeri de daha önce A. H. Vidyarthi ve U. Ali tarafından kaleme alınmış ve “Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed” adıyla yayınlanmıştır. Vidyarthi ve Ali, hazırladıkları kitapta, Tevrat ve İncil’in yanı sıra Hz. Muhammed’in aynı zamanda Zerdüştlük, Hinduizm ve Budizm gibi Doğu dinlerinin kutsal kitapları tarafından da “müjdelendiğini” örnekleriyle ortaya koymuşlardır. Hint kutsal kitaplarında verilen bilgilerde, Hz. Muhammed’in pek çok özelliği, hayatı, Hz. İbrahim, Kâbe, Beke (Mekke) ve Arap yarımadasına ilaveten Allah Resülü’nün ismi de Mahamed, Mamah ve Ahmad şeklinde zikredilmiştir. Mahamed ismi Puranalar’da; Mamah, Atharva Veda’nın bir bölümü olan Kuntap Sukt’ta; Ahmad da, Sama Veda’da yer almaktadır.
Hindistan’da ortaya çıkan bir din olan Budizm’in kurucusu Buda da, Mettaya veya Maitreya adında birinin geleceğini, kendisinin başlattığı işi tamamlayacağını müjdelemiştir. Maitreya, “merhamet, rahmet” ve “sevimli” demektir. Kur’ân-ı Kerim de Hz. Muhammed’in âlemler için rahmet vesilesi ve müminlere karşı şefkatli ve merhametli olduğunu bildirmektedir (Tevbe Sûresi; 9/128). Ayrıca Kur’ân-ı Kerim, Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderileceğinin Tevrat ve İncil’de de yazılı olduğunu İfade etmiş (Bakara Sûresi; 2/146; A’raf Sûresi; 7/157) ve Hz. İsa’nın O’nu (sav) şu şekilde müjdelediğini haber vermiştir: “Hani Meryem oğlu İsa: ‘Ey İsrail oğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberim’ demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, ‘bu apaçık bir sihirdir’ dediler” (Sâf Sûresi; 61/6).
Yahudilerin kutsal kitabı Eski Ahit’de, Kur’ân-ı Kerim’i doğrular mahiyette birçok peygamber tarafından verilen müjdeler yer almaktadır (bk. Tekvin, 12/1-3, 49/10; Mezmurlar, 45/3-18; İşaya, 21/6-7, 13-16; Daniel, 2/31-32; Habakkuk, 3/3). Hz. Muhammed’in geleceği, Hz. Musa zamanında Tevrat’ta da müjdelemiş ve şöyle denilmiştir: “Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi O’nun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek” (Tensiye, 18/18); “…Rab Sina Dağı’ndan geldi. Halkına Seir’den doğdu ve Paran Dağı’ndan parladı. On binlerce kutsalıyla birlikte geldi…” (Tensiye, 33/2). Aynı şekilde İncillerde de, Hz. İsa’dan sonra gelecek olan bir peygamber müjdelenmiştir (bk. Yuhanna, 1/21, 14/15-16, 15/26-27, 16/7-16).
Müslüman âlimler, daha ilk dönemlerden itibaren, Hz. Muhammed’in geleceğinin Tevrat ve İncil’de yazılı olduğuna dair Kur’ân’da: “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmi peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülüklerden alıkoyar…” (A’raf Sûresi; 7/157) şeklinde yer alan haberi belgelendirmek amacıyla Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarını incelemeye başlamışlardır. Diğer taraftan, ilk dönemlerde müslüman olmuş Yahudilerin kendi beyanları ile ashabın onlardan duyup naklettikleri haberler de Hz. Muhammed’in vasıflarıyla ilgili olan, ancak bugünkü Tevrat’ta bulunmayan çeşitli bilgiler ihtiva etmektedir. Buhari’de yer alan bir habere göre ashaptan Abdullah b. Amr’a, Allah Resûlü’nün Tevrat’taki vasıfları sorulmuş, O da şöyle cevap vermiştir: “Allah’a yemin ederim ki Hz. Peygamber Kur’ân’daki vasıflarıyla Tevrat’ta da anılmış ve: Ey peygamberim! Şüphesiz biz seni Hakk’a şahit, müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik. Sen elbette benim kulum ve peygamberimsin. Ben sana ‘mütevekkil’ adını verdim buyrulmuş; bu peygamberin kaba ve kötü huylu, katı kalpli olmayacağı, çarşı pazarda çığırtkanlık etmeyeceği, kötülüğe kötülükle karşılık vermeyeceği, aksine kötülüğü af ve hoşgörüyle karşılayacağı bildirilmiştir” (Buhari, Büyû, 50, Tefsir, 48/3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 174).
Netice itibariyle belirtmek gerekirse, Kur’ân-ı Kerim’den önceki bütün dini metinler Allah’ın bir elçisinin, bir kurtarıcının geleceğini müjdelemişken sadece Kur’ân-ı Kerim’de gelecek için böyle bir haber yer almamıştır. Çünkü Kur’ân’da: “Muhammed sizin içinizden herhangi birinin babası değildir: o yalnız Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur” (Ahzâb Sûresi; 33/40) denilmek suretiyle Hz. Muhammed’in son peygamber olduğu bildirilmiştir.
Kaynaklar:
- Mehmet Aydın, “Beşâiru’n-Nübüve”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1992, V, 549-550.
- H. Vidyarthi-U. Ali, Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed (çev. Kemal Karataş), İnsan Yayınları, İstanbul 1997.
- Celil Kiraz, “Hz. Muhammed’in Önceki Kutsal Kitaplarda Müjdelenmesi (Tebşîrât), U. Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, Bursa 2001, cilt: 10, Sayı: 1, s. 231-260.
- Turan Kışlakçı, “Hindu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed Müjdesi”, Yeni Şafak, 10. 10. 2005.