Tefsir

Ramazan, Kur’ân ve Oruç – Prof. Dr. Hasan ONAT

Prof. Dr. Hasan ONAT

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

Ramazan denildiği zaman akla, hemen oruç ve Kur’ân gelmektedir. İslâm’ın temel ibadetlerinden olan oruç, Ramazan ayında tutulur. Kur’ân, insanoğlu ile bir Ramazan ayında buluşmuştur. Ramazan, Hz. Peygamber’in ifadesiyle “cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı” bir aydır. Yüce Allah, Bakara sûresinin 183 ve 184. ayetlerinde orucun farz kılındığını bildirerek, oruçla ilgili ana çerçeveyi şöyle belirler:

“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sayılı günlerde size de farz kılındı ki Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için hayırlıdır.”

Bu ayetler, İslâm’dan önce de orucun mevcut olduğunu ve orucun temel amacının insana sorumluluk bilinci kazandırmak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Oruç tutan insan, kendi iyiliği için oruç tutmuş olmaktadır. Oruç, sorumluluk üstlenecek olgunluğa erişmiş, sağlığı yerinde olan kimselere farzdır. Ramazan’ın bir adı da Kur’ân ayıdır. Ramazanın bütün anlam ve önemini Kur’ân’dan aldığını söylersek, pek abartmış sayılmayız. Ramazan ile Kur’ân arasındaki bağı Yüce Allah, şöyle ortaya koymaktadır:

“Kur’ân, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak Ramazan ayında indirilmiştir. Sizden bu aya erişen onda oruç tutsun; hasta ve yolculukta olan tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. Ama belirlenen günlerin sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı yüceltmenizi ve O’na şükretmenizi ister.” (Bakara, 185).

İslâm, kolaylığı esas alan bir dindir. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed, “Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” buyurmuştur. Hz. Peygamber, tercih durumu ile karşı karşıya kaldığı zaman, hep kolay olanı tercih etmiştir. Yüce Allah’ın oruçla birlikte, “Allah size kolaylık ister, zorluk istemez” buyurması, üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur. Ancak, kolaylığın öne çıkması, keyfiliğe kapı aralamak olarak anlaşılmamalıdır. Tüm ibadetler gibi, oruç da, en temelde bireyi ilgilendirir. Her Müslüman, kendi hür iradesi ile oruç tutar. Hiç kimse, bir başkasını ibadetler konusunda zorlayamaz. Nitekim Yüce Yaratıcı, “Dinde zorlama yoktur; artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır. Putları inkâr edip Allah’a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir” (Bakara, 256) buyurmuştur.

Yüce Yaratıcı’nın bizim ibadetimize ihtiyacı olmadığı bilinen bir husustur. Allah, bizim ibadet yapmamızı, yine bizim yararımız için farz kılmıştır. Bütün ibadetlerde varoluşsal bir boyut mevcuttur. İbadetler, esasta insana kendi varlığının farkına varma imkânı sağlar. Kendi varlığının farkında olan insan, etrafında olup bitenlerin de farkında olur. Kendi varlığının farkında olan insan, zamanın da farkında olur. Orucun insana sorumluluk bilinci kazandırması, varoluşsal farkındalık bilincinin gelişmesi anlamına da gelmektedir. Oruç tutan bir insan, her şeyden önce, zaman konusunda daha bir duyarlı hale gelmektedir. Oruç, bir anlamda, bize bilinçli ve anlamalı yaşayıp yaşamadığımızı sorgulama imkânı sağlamaktadır. Biraz dikkat edecek olursak, hayatımızın, çoğu zaman farkında olmadan avucumuzun içinden kayıp gittiğini görürüz. İş, güç, çoluk, çocuk, eş, dost derken, bir de bakmışız ki, ömür geçip gitmiş… İnsanın, mutluluğu, her şeye layık olduğu kadar değer vermeyi öğrenebilmesine bağlıdır. İşte oruç, bizi, hayatımızı alışkanlık olarak, bilinçsizce sürdürmekten, bir ay da olsa uzak tutarak, geçirdiğimiz bir yılın hesap kitabını yapma imkânı sağlamaktadır. Orucun topluca tutulması, toplu bir zihniyet değişikliğine yol açmaktadır.

Sanki Ramazan ayı ile birlikte, rahmet kapıları fiilen açılıyor gibidir. İçimizden bir ses, bizleri fakir fukaraya, muhtaçlara yardım konusunda sürekli teşvik etmektedir. Bu ayda, eş dost ziyaretleri artmaktadır. Sevgi ve barış, daha bir ön plana çıkmaktadır. Ramazan ve oruç, bireysel ve toplumsal planda, köklü ve sağlıklı değişimler için, uygun bir ortam hazırlamaktadır. Aslında her insan, birtakım kötü alışkanlıkların pençesinde kıvranır; onlardan kurtulabilmek için çaba da sarf eder. Fakat çoğu zaman ortam değişim için uygun olmadığından başarı elde edilemez. İşte Ramazan ayı, aklımıza gelen her türlü kötü alışkanlıktan kurtulabilmek için, bize tarihi bir fırsat sağlamaktadır. Gündüz akşama kadar sigara içmeyen bir insan, hayatın sigara olmadan da devam edeceğini, bir şekilde fark etmiş olmaktadır. Günümüzde, sigara, alkol ve uyuşturucu ile dünya çapında bir mücadele vardır. Bunların her üçü de, orucu bozan şeylerdir. Oruç tutan bir kimse, bunlar ve benzeri kötü alışkanlıklardan, kolayca kurtulabileceğini daha iyi anlayabilir.

Çünkü ortam da, kurtulmak için oldukça elverişlidir. Hangi konuda olursa olsun, başarmak, öncelikle başaracağına inanmaya bağlıdır. Bardağın devamlı boş tarafını görmeyi alışkanlık haline getirenler, kendi bindikleri dalı kesmektedirler. Oruç bizi, yarısı boş olan bardağın dolu tarafını görmeye çağırmaktadır. Başka bir deyişle, oruç, olumlu düşünmenin, bir şekilde olumlu sonuçlar doğuracağını bizlere açıkça göstermektedir. Oruç tutmayı başarabilen bir insan, eğer gereklerini yerine getirirse, istediği her şeyi başarabilir. İftar öncesi beklerken, mis gibi kokan yemeklere elimizi sürmüyoruz; iftar vaktini bekliyoruz. Bu müthiş bir başarıdır. Bu bizim, özgür irademizin bir zaferidir. Hiçbir güç bizi engellemediği halde, biz, sadece Allah rızası için, kendi gönlümüzle, isteyerek oruç tuttuk. Öyleyse, kötü alışkanlıklarımızdan kurtulmayı içtenlikle isteyebilirsek, onu da başarabiliriz.

İşin güzel tarafı, çevremizdeki herkes de, iyilik, güzellik ve doğruluk yolunda atılacak her adımı desteklemeye hazırdır. Bizi rahatsız eden her türlü olumsuzluktan kurtulma şansımız vardır. Her yer, bir tür olumlu enerji ile doludur. Bize düşen, sadece ve sadece gerçeklerin farkında olmak, doğru olanı tercih etmek ve gerçekleştirmek için çaba sarf etmektir. Hz. Peygamber oruçla ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır: “Kim Ramazan orucunu, samimi bir şekilde ve yalnız Allah rızası için tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır”. “Ramazan ayı gelince cennetin kapıları açılır.” Hz. Peygamber, orucun insanı günahlardan koruyan bir kalkan gibi olduğunu da hatırlatmışlardır. Ramazan, küslüklerin, dargınlıkların unutulduğu, sevginin, hoşgörünün öne çıktığı günlerin adıdır. Biraz düşünecek olursak, kine, neferete ayıracak kadar zamanımızın çok olmadığını görürüz. Kur’ân-ı Kerim, Mü’minlerin kardeş olduğunu bildirmektedir.

Sevgili peygamberimiz Hz.Muhammed aleyhisselam, mü’minleri bir vücudun organlarına benzetmişlerdir. Sevgi, kardeşler arasındaki bağları kuvvetlendirir; insanın yaratıcı yeteneklerinin, etkin olmasını sağlar. Aynı kıbleye yönelen, aynı inancı paylaşan insanlar arasında oluşacak sevgi, “insan sevgisinin inançla bütünleşmesi sonucu” ortaya çıkan bir sevgidir. Bu sevgi, insanın insan olmasından kaynaklanan birtakım olumsuzlukları hemen eritiverir. Bu sevgi, insanın insanca yaşamasını sağlar. Sevgi, insanı olgunlaştırır, yüceltir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

16 + 3 =

*

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün